23 Mart 2013 Cumartesi

Şenköy Tandır Ekmeği ve Biberli Ekmek

TANDIR VE BİBERLİ EKMEK
Bu yazı 17.08.2007 tarihinde Şenköylüler Web Sitesinde yayınlanmıştır. Şenköylüler'den izin alınarak bu blog'a eklenmiştir.

Tandır, feveran etmek, fışkırmak ve  kaynamak anlamlarına gelir. Tennur sözcüğünden türemektedir. Tennur sözlükte kapalı bir ocak, bir fırın olarak kullanılır.Dilimizde Tennur, tandır olarak kullanılır.

Tandır yapımı  zor ve zahmetli, sanat gerektirmeyen fakat bilgi ve beceri gerektiren bir iştir. Önce  özel yerlerden  tandır için killi özel toprak getirilir, güzelce elenir, içerisine saman ve keçi kılı veya pamuk katılarak çamur yapılır. Bir gün bekletilip sonraki gün tekrar yoğrulur. Çamur 7-8 cm kalınlığında çapı dolanacak  kalınlıkla  silindir şekline  getirilip örülür. Fakat burada hassas olan nokta, tandırın hepsi bir anda örülmez.Zaman zaman kurumaya bırakılır. Tandırı birden örmeye kalkmak, tandır yamuklaşır ve hatta çöker. Peyder pey ve kurutula kurutula örülür. Kışın tandırı yapmak veya örmek daha zordur. En son tandırın ağız kısmı yapılır.Tandır çamuru  tam iyi hasıl edilmesi gerekmekte, yoksa tandır çamuru iyi kıvam olmazsa çabuk bozulur, istenilen randıman alınmaz.Tandırın kullanım ömrü 5 ile 10 yıl arasında değişir. Bir tandır yapımı ortalama bir hafta sürer.
Tandırı kurarken  önce gömülecek  yer seçilir.Buraya  toprak seviyesinde gömülür. Yere kazılarak yapılan  tandırların  derinliği 130-150 cm olur. Çapları ise 50-65 cm civarındadır. Tandır ekmeği adını  yapıldığı yerden alır. Ekmeğin en büyük özelliği  uzun süre bozulmadan kalabilmesidir. Tandırın  altında 20x20  ebadında  küçük bir delik bulunur. Bu yanan ateşin  hava alıp iyi yanmasını sağlar.

Tandır ekmeği yapmak için önce  un ince elekle  elenir, tuz ve ekşi hamur veya maya  eklenip  iyice yoğrulur. Burada ekşi hamur maya görevini yapar. İyice yoğrulup kıvamını alan hamur üzeri kapatılarak ekşimeye yani mayalanmaya  terk edilir.

Hamur mayalanınca  tandır  odun ve çalılarla  yakılır.İçi ısınmaya başlayan  tandırın duvarları  önce siyah sonra kor rengini alır. Bu renk  tandırın iyice ısındığını  ve ekmek pişirmeye  hazır olduğunu gösterir. Ekmeği tandıra vurmak için mutlaka bu işten anlayan  kadınlara ihtiyaç duyulur.Çünkü tandıra ekmek vurmak, o ateşe dayanabilmek, ekmeği tandıra tutturabilmek tamamen beceri gerektirir.Hamurların tandıra  iyi yapışmaması  ve mayasını tam olarak almamış olması  ekmeğin ateşin içine düşmesini, ekmeğin biçimsiz ve  kavruk olmasıyla sonuçlanır.Tandır başına  sofra bezi, hamur tahtası,zeytinyağı, bir tabakta su ve kera dediğimiz ekmeğin tandıra vurulmasını sağlayan malzemeler getirilir.

Rüyada tandır görmek, tandır yakmak, düşmandan kurtulmaya, gizli işlerin açığa çıkacağına, tüccar için gelirin artmasına ve bir yoruma göre de  evlenmeye işaret eder. Rüyada evindeki  tandırda kül olmadığını görmek o kimsenin hayırsız bir hanımla  evleneceğine, kişinin rüyasında evine bir tandır  yaptığını görmesi, o kimsenin bir işe gireceğine, eğer fakir ise  zenginleşeceğine, eğer zengin ise  mal varlığının artacağına yorumlanır.

Tandırda pişen ekmeğin mis gibi  kokusu uzaklardan  insanımızın burnuna gelir.Köylümüzün gönlü geniştir, yüreği geniştir, misafirperverdir, ikram severdir.Tandırda ekmek yaparken tandırın yanından geçen biri gönderilmez, mis gibi sıcacık tandır ekmeği ikram edilir, buyur edilir, tanıdık olsa da olmasa da…Hele birde tandırda katıklı dediğimiz, çökelekli ve biberli ekmek varsa, gelen geçen  muhakkak yiyecek, tadacak. Bu köylümüzün  cömertliğininde  bir sonucudur.Bütün her tarafı mis gibi  katıklı ekmek kokusu alır. Konu komşunun, gelip geçenin  göz hakkı, tad hakkı, koku hakkı vardır.

Kadınlarımız  tandıra gündüz erken saatlerde  çalısını, odununu bırakıp, sıraya girmiş olur. Kim erken çalısını bırakmışsa  o kişi ekmeğini önce yapar.Tandırlarda bazen sıralar olur. Tandırlarımız sokaklarda bir yerde üstü kapalı herkesin faydalanacağı  şekilde olduğu gibi, evlerin avlularında kişilere mahsus da olabilir, fakat herkese açıktır, herkes faydalanır. Tandırda ekmeğini yapıp eve varan kişi, sıcacık ekmeğini  bir sofra üzerine  serer, bir iki saat bekletip iyice soğuduktan sonra  toplayıp anbarına, dolabına koyar.Kuruyan tandır ekmekleri değerlendirilir, boşa gitmez. O çörek aşı dediğimiz, salçalı bol domatesli ve  acılı ekmek aşı yapılır. Tabi ki bize de yiyenlere afiyet olsun demek düşer…

Tandırın kültürümüzde önemli bir yeri de, ramazan bayramlarında yapılan, kahke  dediğimiz ramazana has çörektir. Şekerli ve şekersiz olarak yapılır. Kahke denince daldığınızı eskilere doğru yol aldığınızı görür gibiyim. Nasıl gidilmez eskilere…O iplere saplanıp, tavana asılan kahkeler… Seyretmesi  bir güzel, yemesi bir başka güzel…Doğrusu o güzelim kahkeleri  özlediğimi itiraf etmek zorundayım. Çünkü bu güzel adet ve örfümüzde  etkisini kaybetmekte, birçok evlerimizde o güzelim ramazan  kahkeleride  yapılmamaktadır artık…

Tandırda ekmeklerimiz piştikten sonra, tandıra yoğurtlama  yapmak için  patlıcan atılır.Patlıcanlar güzel pişince temizlenip, taze yoğurt ve sarımsak eklenir, taze tandır ekmeği ile  yoğurtlama  bir güzel afiyetle yenir…

Tandır Köyümüzde bir gelenektir, bir adettir, bir örfümüzdür. Günümüzde birçok adet ve örfümüzde meydana gelen  dejenere ve yozlaşmaya elimizden geldiğince imkan tanımayalım.Örf ve adetlerimizi yaşamaya ve yaşatmaya azami  özen gösterelim.Çünkü eskisi güzel olmayanın, yenisi hiç güzel olmaz.

HATAY

HATAY
Çarşıların, hanların, kilise ve evlerin ön plana çıkarak, diğer illerden çok farklı bir kent dokusu oluşturduğu, antik kentleri, tarihi dokusu, daima sıcak havasıyla farklı bir şehir Antakya. Eşsiz güzellikte örnekler barındıran Hatay Mozaik Müzesi, tarihi Uzun Çarşı, cami ve türbeler kent merkezinde bulunuyor. Samandağ sahillerine tepeden bakan doyumsuz güzellikteki Akdeniz manzarasıyla St. Simon manastırı, Titus tüneli, bir başka tarafta nefes almanızı kolaylaştıran hava akımı, gözü dinlendiren bitki örtüsü, mitolojik öyküsü ve kulak okşayan şelale sesiyle Harbiye mesire yeri, Şenköy Şeyh Ahmet Kuseyri Türbesi... Hepsi burada. 

Çarşıların, hanların, kilise ve evlerin ön plana çıkıp birbirine benzeyen illerden çok farklı bir kent dokusu oluşturduğu; misafirperver, yardımsever, konuşkan ve samimi insanlarıyla Hatay'da sıkılmak aklınıza bile gelmez. Yaylaları, yürüyüş parkurları, plajları, Arsuz, İskenderun, Payas'taki turistik değerleri arasında kesme taştan yapılan Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ve antik Issos su kemerleri ile çevrili Hatay'da; kendinizi sürekli çekim yapılan bir film platosunda ya da açık hava müzesinde zannedebilirsiniz. Kısacası Hatay'a gelmek için sayısız nedeniniz var. 

Bakras kalesi Kızıldağ etekleri Bakras köyü yakınındaki kale, Hatay'a girerken ilk karşınıza çıkan yapı. Kartal yuvasını andıran bulunduğu konik ve sarp tepe ile bütünleşen Bakras kalesi, 2000 yıllık tarihi boyunca birçok defa el değiştirmiş. Son olarak Osmanlı döneminde onarılarak tüm görkemi ile günümüze ulaşabilmiş, görmeye değer güzellikler sergileyen bir yapı. 

Titus tüneli M.Ö. 300'lerde mimar imparator Vespasianus zamanında kenti tehdit eden sel sularını önlemek amacıyla 1000 kişilik esir ordusu tarafından 10 yıl boyunca delinerek açılmış. Titus zamanında tamamlanan yüksekliği 7 m, genişliği 6 m, uzunluğu 1380 metrelik tünelin 130 metresinin üstü kapalı. Bu bölümü gözlerinizi karanlığa iyice alıştırdıktan sonra, kanal boyunca duvara dokunarak yürüyüp, diğer aydınlık girişe geçebilirsiniz (zemin ıslak ve kaygan). Titus tünelinin yolu üzerindeki kemerli köprünün yanında bulunan bahçe içine saparak dar patikadan ilerleyip, veba nedeniyle tarihte 300-400 kişinin öldüğü ve toplu kaya mezarlarının yer aldığı Beşikli Kilise'yi görebilirsiniz. 2000 yılı inanç turizmi ilan edildiği halde, hedeflenen tanıtımın yapılamadığı ülkemizde, Hatay'daki Saint Pierre, Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak biliniyor. Reyhanlı karayolunun 2. km'sinde Haç dağı güney yamacındaki mağara kilise 9.5 m genişliğinde, 13 m uzunluğunda ve 7 m yüksekliğinde. 12 havarinin başı olan Saint Pierre Hıristiyanlığı yaymak için ilk olarak burada çalışmalara başlamış. 

Apollon'un Defne'yi kovaladığı birçok kültürü birarada barındıran kent, defne ağacı meyvelerinden çıkarılan yağ ile yapılan defne sabunu sayesinde, güzellik ve sağlık kaynağı olarak da ün kazanmış.

Doğal nar ekşisi, nar meyvesinin ezilerek ve kaynatılarak elde edilen özüdür. Yemeklere lezzet vermekte kullanıldığı gibi sulandırılarak şurup yapılmak suretiylede tüketilir. Vitamin ve enerji deposu olarak bilinir. Vücudun güçlenmesinin yanısıra birçok hastalıkların tedavisinde de kullanılır.

Defne sabunu, Defne vücut ve saç için nebati yağlardan üretilmiş doğal bir banyo sabunudur. Terkibi saf zeytin yağı ve defne yağıdır. Üretiminde hayvansal yağlar, sentetik parfüm, boya, köpürtücü ve sertleştirici kimyasallar kullanılmaz. Defne sabunundaki defne yağı ve zeytin yağı cildin beslenmesi ve yumuşak kalmasını sağlar. Saçların kendi doğal canlılığını doğal kokusu saç yumuşaklığı ve sağlığı için yarar sağlar.

Bu yazı 14 Nisan 2005 tarihinde Şenköylüler Web Sitesinde yayınlanmıştır.